Merhabalar,
Zaten ilerleyen zamanlarda sitede bol bol yazı okuyacağız şimdiden kafa şişirmeye gerek var mı ki nedir ne değildir kısmıyla? Gene de biz Nasrettin Hoca gibi "Bilenler bilmeyenlere anlatsın." diyerek kolaya kaçmayacağız. Bu arada biz derken kendimi kastediyorum, zaman zaman ciddileşebilir zaman zaman da rahat olabilirim. Beni bir kenara koyalım, "Hususi Kalem"e devam edelim.
Hususi Kalem, bana ait tam bağımsız (toplum baskısı hariç) blog sitemdir. 2 yıldan uzun süre yazdığım 150'den fazla paylaşım yapan Umumi Kalem adlı blog sitem imha edilmiştir. Zaten piyasadan silinmiş, varlığımız eskisi kadar şatafatlı değildi. Uzun bir aradan sonra gene klavyenin tozunu kaldırmaya ve okuyucularla buluşmaya karar verildi ya da verdim işte. Aslında kimseyi kandırmayalım ben ünlü bir yazar değilim. Kendim için yazan biriyim, ufak bir çocuğun defter karalaması resimler yapması gibi bir haldeyim. Yani insanlar zevkine göre müzelere gidip pahalı tablolara bakabilirler, sevdikleri ressamların atölyelerini ziyaret edebilirler. Bunun yazı boyutu da insanlar sevdikleri kitapları alır okurlar, imza günlerine imkanları oldukça giderler ve nedense yazılarını sevdikleri insanlarla fotoğraf çekilirler hani eserleriyle anılan insan birden bedeniyle anılır. Neyse, bir tane imzaya yetinemeyip fotoğraf çekilecek kadar sevmek sıkıntı değildir zaten facebooktan ve twitterdan takip ederken neden bir imzayla yetinelim ki? Ben bugün Hitler'le karşılaşsam sadece Kavgam kitabını imzalatıp bırakmam tabi birkaç tane Alman tankları önünde fotoğraf çekilirim. Galiba saçmalamaya başladım ama sizi uyarmıştım.
Siz beni sokağınızdan geçen overlokçu gibi düşünün, zaman zaman gelir geçer ve o megafondan çıkan anonsunu ister istemez duyarsınız. Keyfiniz yerindeyse tempo tutup siz de mırıldanırsınız eğer keyfiniz yerinde değilse camı da kulaklarınızı da sıkı sıkı kaparsınız. Kim müzik dinlemek varken overlokçunun anonsunu dinler ki? Herkes popüler kitapları sırf moda diye okurken, facebooktaki copy-paste ürünü şeyleri "like" ederek beğenirken hatta okumak nedir ki? Herkes film dizi izliyor, tamam ben de film izlerim biraz ama insanın gününü tamamen film izleyerek hele sevdiklerini ihmal ederek geçirmesi pek güzel şeyler değildir. Uyumak olur, burayı okumak yerine yatıp uyursanız hiç rahatsız olmam çünkü uyku sürrealizme açılan bir kapıdır. Gerçekler acıdır ve bu gerçeklerin içinde yaşarken realizm ağzımızda farklı bir tat bırakmaz ki, o yüzden gerçekleri çileği kremşantiye batırır gibi gerçeklik dışına batıralım ve hayattan tat alalım. Artık içeri girip girmeyeceğinize karar verin, dükkanın önünde durmak ne size ne de bana bir şey kazandırır. Şu an ben vitrini düzdüm ve kararı size bıraktım, bir marka değilim o yüzden koşarak gelmiyorsunuz basit bir dükkan gibiyim ki şüpheyle yaklaşmanız doğal ama içeride sizi sıkacak satış elemanları yok. Tabi ilginizi çekmeyecek paylaşımlar olabilir ama bu da normal bir durum. Lafı daha fazla uzatmıyorum çünkü daha blog için yazılar yazacağım.
Ufak da bir hatırlatma yapayım, eğer yazılarımdan hoşnut kalırsanız bunu arkadaşlarınızla paylaşarak onları da buraya davet edin ve sosyal medyada yani facebook ve twitter üzerinden yazıları paylaşarak da sesimizi dalgalar halinde kitlelere yayarsak da pek hoş olur :)
Ufak da bir hatırlatma yapayım, eğer yazılarımdan hoşnut kalırsanız bunu arkadaşlarınızla paylaşarak onları da buraya davet edin ve sosyal medyada yani facebook ve twitter üzerinden yazıları paylaşarak da sesimizi dalgalar halinde kitlelere yayarsak da pek hoş olur :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder