18 Ağustos 2014 Pazartesi

AYVALIK ÜÇ

Kozadan çıkmış kelebek gibiyim, ömrüm kısa olsa da çok güzelim!

Bu bir blog yazısı değil, kişisel bir tatil günlüğüdür. Hususi Kalem ile değil, Talha CAN ile bağlantılıdır.

Dün tatilimin 3. günü ve hayatımdaki en güzel günlerinden biriydi. Tekne turuna katılarak çok eğlendim ki, karşılaştığım ve tanıştığım insanlarla tur daha zevkli bir hal aldı. Önceki gece çok geç yattığım için sabah saat 10 gibi kalktım ama 10:30'da teknede olmam lazımdı. Yataktan fırlayıp çantamı toparladım ve kahvaltı yapmadan dışarı fırladım, bir dolmuşla hemen limana gittim. Tekneye yetişmiştim ki zaten teknede yoğunluk sebebiyle 11 gibi kalktı. Tek kişi yer ayırttığım için üst katta ve geminin burun kısmında bir yere yerleştim zaten üst kat yani açık alan daha eğlenceli olur ama tek başıma olduğum için biraz içim buruktu. Kendime "Olsun, tatile tek geldin ama kaç gündür eğleniyorsun, otel sahipleri aile gibi seni benimsediler, ilk gün lise arkadaşlarına denk geldim, bugün de bir şey olur ya da olmazsa da sınırsız balığa odaklan." dedim. Bir süre sonra yanımdaki masaya bir çift geldi, onların gelmesi günümü tamamen değiştirdi!

Gelenler Nur Abla ve Bulut Abiydi, İstanbul'dan gelmişler ve bu tura defalarca katıldıkları için çok rahatlardı zaten kendileri eğlenceli, samimi, sıcakkanlı insanlardı. Sohbet muhabbet derken Bulut Abi toprağım çıktı, o da Sakaryalıymış ama depremden sonra şehirden ayrılmış. Biraz sonra ben işte şu telefon zımbırtısının ön kamerasıyla hatıra olsun diye fotoğraf çekmeye çalışırken Nur Abla telefonu aldı ve kendisinin çekebileceğini söyledi, açıkçası çok sevindim çünkü her fotoğrafım selfie tarzı denilen şekilde olsun istemiyordum. İşte Nur Abla, dümene geçmemi istedi ben de kaptanın şapkasını alarak en klişe ama en sevilen tatil fotoğrafı için poz verdim. Neyse, dümeni asıl kaptana devredince yola çıktık. Tüm adaların etrafında gezecek, dört yerde durup yüzecek ve ikinci yüzüşün ardından da sınırsız balık ve salatayı gömecektik midelere! Son yüzüşten sonra da karpuz ikram edilip, Cunda Adasına geçecektik.

Yolculuk başlayınca rehberimiz hem bize bilgi verdi hem de eğlendirdi, ilk önce karizmatik erkek yarışması yapıldı ki ben katılmayacaktım ama Nur Abla ve Bulut Abi destekleyince katıldım, tek başıma olsam cesaret edemezdim ama sonradan açılınca bayağı eğlendim. Hem teknedeki herkes birbirine yabancıydı, herkes ben kadar çekingen ve eğlenceye mesafeliydi. Dediğim gibi Nur Abla ve Bulut Abi önceden tura katıldıkları için tecrübelilerdi ve eğlenmesini bilen insanlardı, beni de ittiler ortaya. Yarışmacılar olarak müzik eşliğinde çeşitli pozlar verip hafif tempoyla dans ettik. Tabi ben bir ara gaza gelip striptiz yapar tarza t-shirtümü çıkarıp havada sallayınca diğer yarışmacılar da t-shirtlerini çıkarıp yere attılar, çok eğlendik ve üçüncü oldum. Bir sonraki yarışma, kucakta balon patlatmaydı ki benim partnerim yoktu. Aslında teknede birçok güzel ve yalnız kız vardı ama şimdi birine teklif etsem diğerleri kıskanır, kendilerini tekneden atarlar diye korktum. Yarışmalar bitince müzikler son tempoda verilmeye başlandı, Bulut Abi zaten eğlenmeyi bilen insan bir de rakı bira gidince iyice çakır keyif oldu ve müzik çalarken neredeyse hiç oturmadı zaten müziğin başına geçtiği bile oldu bazen. Bulut Abi oturmayınca ben de ondan cesaret alıp pek oturmadım, vur patlasın çal oynasın hep eğlendik.

İlk maden adasına geldik, hemen can yeleğiyle suya girdim çünkü kendime yüzme konusunda pek güvenemem. Yelekle bayağı güzel yüzdüm ama bol olduğu için hep boyunlarımı rahatsız etti, gene de daha üç yerde daha yüzecektik ben buna bir çözüm bulacaktım. Kalkış vakti geldi, gene yerlerimize geçtik ve gene müzikler gene oynamalar eğleniyorduk. Resmen Nur Abla ve Bulut Abi o gün beni evlat edindiler, benimle ilgilendiler, bundan ben çok mutlu oldum zaten mutluluk paylaştıkça artar. İşte yeni ailem meyve salatası söylediler, bana da ikram ettiler. Nur Abla teknenin şurasına git fotoğrafını çekeyim, buraya git filan diyordu ben de gerek olmadığını söylememe rahmet ısrar ediyordu. Aslında onlar da herkes gibi eğlenmeye geldiler, şahsi fotoğrafçım değiller ki hep fotoğraf çeksinler yani ayıp olmasın diye gerek olmadığını söylüyordum. Nur Abla ise ısrar ediyordu, hatıra olur diyordu ki onlara rahatsızlık vermediğim için sorun yoktu zaten Nur Abla gene fotoğrafımı çekmek için telefonumu kendi çantasına bile koyuyordu yani rahatsız olduklarını sanmıyorum.


İkinci yüzme yerimize giderken yeni ailemin diğer yanında da başka tek biri vardı, Hanife adında bir kızdı. Onu da evlat edindiler, sonra ikinci yüzme yerimizde dördümüz yüzüyorduk ve bu arada ben de yelek konusuna çözüm bulmuş teknede sadece bir tane olan küçük beden yeleği kendime ayırttırmıştım. Dar olduğu için üstüme tam oturuyor ve beni rahatsız etmiyordu, öyle daha iyi yüzüyordum ki zaten sırt üstü yatarak yüzünce çok hızlı gidiyordum denizde. Gene çıktık denizden ve üçünde durağımız akvaryum koyuna gitmeye başladık ki yolda sınırsız balık salata servisi başladı. Tabağım bitmeden Nur Abla "Çocuklarıma balık getirin!" diye sesleniyor, Bulut Abi de kendi eliyle bize salata yediriyordu. Ben de ortama artık iyice ısınmıştım, Bulut Abi de kafayı iyice ıslattı ama belli ki bünye sağlam düşmesi sallanması yanlış bir şey yapması yok ama iyice çoştu. Bence gayet de iyi oldu, Bulut Abi ortamı yumuşatmasa millet manda gibi yatıp güneşlenecek. Hani "Belki sadece güneşlenmeye gelmişlerdir, sana ne?" derseniz de öyle değil ki, oturdukları yerde hepsi kıpır kıpırlar, el şaklatıp oynuyorlar ama ayağa kalmak için çekiniyorlar ki akşama doğru hepsi arap atı gibi sonradan açılıp kurtlarını döktüler. Neyse, akvaryum koyuna geldik bu sefer su soğuktu ama güzeldi. Sonra tekrar aynı şeyler yaşandı ama her anı güzeldi, tekneye çıktık gene müzikler eğlenmeler sonra dördüncü koya geçtik, bu turun son yüzüşü diye millet iyice çoştu tekneden atlayanların sayısı arttı. Herkes doya doya yüzdükten sonra duşlar alındı ve herkes yerine geçti, karpuz servis edildi ve herkes artık rahatlığın doruk noktasındaydı. Cunda Adasına gidip serbest mola vereceğimiz için üstümü değiştirmek için kabine gittim. Sıra beklerken çok güzel bir kızla bayağı bakıştık çünkü kabin sırası bir türlü gelmedi, hani tatsızlık çıkmasın diye bazen bakışmayı kesiyordum ama o hala bakmaya devam ediyordu ve hani suratını da asmıyordu ben bakınca hala gülümsemeye devam ediyordu. Tabi karizmatik erkek yarışmasında 3. oldum, gözlerini benden alamaması çok doğal. Sıram geldi, kabine girip giyindim ve çıktım. Tabi çıktıktan sonra kızın yanından boş boş geçemezdim, yanında geçerken gülümseyerek "İyi tatiller" dedim, o da gülümsememi karşılıksız bırakmayarak çok tatlı bir ses tonuyla "Sana da iyi tatiller" dedi. Tabi sonra yanından geçtim ve üst kata yerime döndüm. Cunda Adasına az kalmıştı, Nur Abla "Biz Bulut Abinle yemek yiyeceğiz, siz de kendinize dikkat edin ama tekne saatini kaçırmayın." dedi, Bulut Abi de Hanife'ye "Talha'yı kaybetme, dikkat et çocuğa dedi." Cidden onları çocukları olmuş gibiydim ve cidden o Cunda'nın güzelliğinde kaybolabilirdim, akşam vakti Cunda başka bir güzelmiş ya!

Neyse, 45 dk'mız vardı, önce tur rehberinin tavsiye ettiği dondurmacıya gittik ki dondurma alan Ayfer Milenyum turu yolcularına lokma tatlısı hediyeymiş. Zaten tatlıya bayılırım, hem dondurmayı hem de lokmayı bitirdim. Sonra Hanife'yle ünlü Taş Kahve'ye gittik, ben orta şekerli bir kahve içtim cidden güzeldi ve zaten nescafe içmekten bıkmıştım. Kahveler de bittikten sonra teknemize geçtik, Ayvalık merkeze geri dönecektik ama yolda bir sürpriz oldu, teknedeki beylerden birinin doğum günüymüş ve eşi ona sürpriz organize etmiş. Bir tane pasta geldi, kestiler filan sonra romantik müzik açıldı ve o bayla bayan dans etmeye başladı. Animatör çocuk diğer çiftleri de dans için bekliyoruz filan deyince bir iki çift daha kalktı. Benim gözüm şu kabinin orada bakıştığım kızı aradı hani dansa kaldırabilir miyim diye düşündüm. Kızı buldum ama yanında başka bir erkek vardı, sağlık olsun dedim zaten dans etmeyi beceremem kesin kızı düşürürdüm. Ama takıldığım bir nokta var, o adam da çok denyoymuş ha! Kız giyinmeye gidiyor, sen de kalk kabinin önünde bekle ne bileyim çantasını havlusunu tut filan hadi onu yapamadın, bak müzik çalıyor kızı dansa kaldırsana. Zaten biri hep daha az sever, aşkın adaleti bu. Yani adama denyo dedim ama sadece erkekler öküz değildir, bazen kadınlar da özbeöz kütük gibi olabiliyorlar. Neyse, limana döndük ve ailemle vedalaştım ama turdan çok memnun kaldım. O yüzden iner inmez kayıt yapan adama çarşamba günü için tekrar kayıt yaptırdım. Çok yorgun olduğum için pansiyona dönecektim, büfenin birinden su aldım ve susuzluğumu giderdikten sonra pansiyona yürümeye başladım.

Pansiyona gidince güzel bir banyo yaptım, sonra tekrar çarşıya gittim ama yorgun olduğum için canım yürümek istemedi ve ben de bir dolmuşa atladım. Çarşıya geldim ama neredeyse gece olacaktı, ben de incik boncuk el işi satılan pazar sokağına girdim, ürünlere filan baktım. Oradan çıktığımda bir kadın kaldırımda bayıldı, yanında sadece bir kişi vardı ve hemen yardım etmek için yanlarına gittim. Ambulans çağırdım ve elimden geldiğince yardım ettim ki o sırada kadının diğer yakınları yetişti. Ambülans geldikten sonra bana teşekkür ettiler ve ben de rica ederek oradan ayrıldım ama olaydan etkilenmiştim. Belli etmemiştim ama sarsıldım, bu olayı daha detaylı olarak başka bir başlıkta yer vereceğim için burayı atlıyorum. Zaten sonra bir yerde çay içerek kendime gelmeye çalıştım ve sonra bir dolmuşla pansiyona gittim. Gerisini tahmin edin, yorgunluktan hemencecik yattım ve uyudum.

Kaçsam Ege'ye (Aydilge)
Aşk durağındım senin
Durmayı beceremedin
Sen savurdukça dönen rüzgar gülü gibiyim
Söz vermiştim kendime ne diye
Uçtu gitti sözler nereye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder