Uydurma anılar serisinden, anı-1
Geçenlerde Freud'un "Günlük Yaşamın Psikopatolojisi" kitabını okurken uykum geldi ama canım uyumak değil, kitanı okumak istiyordu. Bu kendi içimdeki çatışmam, zaman ve mekan kaymasına sebep olarak beni 1910 senesinin Viyana'sına yolladı. Olayın şokunu yaşarken biri yanıma yaklaştı ve "Bayım, varsa çakmağınızı ya da kibritinizi bana vermenizi rica edebilir miyim?" dedi. Sesin sahibine bir baktım, Freud! Üzerimde çakmak ya da kibrit yoktu ama Freud ile muhabbet etmek istiyordu, bir atak yapmalı ve iletişimi kurmalıydım. "Bu tiryakiliğiniz, çocukluğunuzun oral evresinde yaşadığınız problemlere işaret olabilir mi hocam?" diye sordum. Freud kendisiyle aynı bağlamdan konuşan biriyle karşılaşmış olmaktan hoşnut olmuştu ve "Derneğe gidelim, biraz muhabbet ederiz olur mu genç adam?" dedi. Sanırım Viyana Psikanaliz Derneğine gidecektik. Neyse, Freud koluma girdi ve yürümeye başladık.
Derneğe geldiğimizde Freud hemen purosunu yaktı ve muhabbete başladık.
- Bak genç adam, şu puroyu içiyorum ve haklısın oral evreyle alakalı olabilir ama bence asıl sebep strestir. Yaptığım iş ve araştırmalar sebebiyle çok stres yaşıyorum ve bunu puroyla aşıyorum.
- Haklı olabilirsiniz efendim ama stresle baş etme yöntemi olarak puroyu seçmenizin ayrıca bir sebebi olmalıdır. Her stres yaşayan kişi puro mu içiyor? Hayır, içmiyorlar yani herkes için geçerli olan strese karşı herkesin baş etme yöntemi puro değilmiş. Bu sizin yönteminiz yani sizinle alakalı bir durum.
- Konuya yaklaşımını beğendim. Bu arada adın kimdi, sen kimsin yani Viyana'da ne arıyorsun?
Şimdi 2014 senesinden geldiğimi söylemek çok çılgınca olurdu. Bense hemen bir yalan uydurmak zorunda kaldım.
- Adım Talha ve Otto Gross'un yeğeniyim. Viyana'ya iş bulmak için geldim, yani amcam gibi serseri olmak istemiyorum.
- Amcan serseri değil ama hayat görüşünden dolayı sokaklarda yaşıyor. Peki, sen de amcan gibi...
- Yok yok, amcama hiç benzemem ve amcan gibi de şeyi şey etmem.
- Bu kadar tepki gösterdiğine göre bir sıkıntı kesinlikle olmalı. Bana karşı dürüst ol.
- Bak Otto Gross, senin cinsellik tezlerini gerçek hayatta yaşayan ve çok eşliliği savunan biri olabilir ama ben öyle biri değilim. Ne zaman konu amcama gelse, herkes konuyu kadınlara getiriyor! Bakın, ben tek eşlilikten ve cinselliğin özel olarak kalmasından yanayım. Bu yüzden amcama benziyor olamam.
- Kusura bakma ama seni test etmek istemiştim. Tamam, amcana benzemiyorsun ama kadınlarla ilgili sıkıntı var. Tek eşliliği ya da cinselliğin özel kalmasını savunmam seni kadınlarla sorun yaşamayacağın anlamına gelmez. Seni rahatsız eden amcanın yaşamı değil, seni rahatsız eden senin kadınlarla olan yaşanmışlıkların. Söylediklerimde haklıyım değil mi?
- Evet, haklısın ama herkesin kadınlarla ilgili problemi olabilir. Senin kadınlarla ilgili hiç mi sıkıntın yok?
- Bu arada çay mı içersin kahve mi?
- Konuyu değiştirmeye çalışma, sohbeti benim üzerimden sürdürerek kendini sahadan çektin ama ben bunları yemem!
- En iyisi ben kahve yapayım, yanında da çikolata ikram ederim. Muhabbetimize öyle devam ederiz.
- Tebrikler Freud efendi, çok güzel kıvırıyorsun. Hadi sen de itiraf et, kadınlar senin için de bir problem.
- Evlat, yenilgiyi kabul etmek çok zordur. Ben ömrümü psikoloji için tüketmeme rağmen hala kadınları anlayamıyorum. Kadınlar tatlı ve güzel olabilirler ama aslında hepsi kocaman birer problem! Cidden beni yendin evlat, kahve içerim ve rahatlayalım biraz.
Freud, kahveleri hazırlamaya gitti ve beni derin düşüncelere bıraktı. Yani Freud'u bile deli eden kadınlar gerçekten kocaman bir problem miydi? Bunları düşünürken Freud kahvelerimizi ve beraberinde bir kutu çikolata getirdi.
Kahvemden bir yudum aldım ve kahvenin acılığı geçsin diye çikolata kutusuna uzandım, niyetim bir tane çikolatayı ağzıma atmaktı ki zihnimde şimşekler çakmaya başladı.
- Freud, kadınlar çikolata gibidir!
- Talha ne saçmalıyor?
- Saçmalamıyorum, sen kadınlar tatlı ve güzeldir demiştin ya. Bak işte, çikolata da tatlı aynı kadınlar gibi ve sözlerimin devamı da var. Şu çikolatayı ağzıma atsam onu yiyemem çünkü önce ambalajını açmam gerek. Kadını tanımaya ve anlamaya çalışmadan onu sahiplenmek, çikolatayı ambalajıyla yemek gibidir. Önce kadını tanımalı ve anlamalıyız yoksa hem çikolata ziyan olur hem de ağzımızın tadı kaçar. Bir sorum daha var, 10-15 tane çikolata yersen ne olur? Karnımız ağrır, o tatlı çikolatalar bize zehir olur. İşte, çok eşlilik de böyle yanlıştır ki bir tane çikolatayla yetinlemeliyiz. Bu tüm dediklerim uygulanırsa, o zaman çikolata gerçekten keyif verir. Kadınlar da aynı böyledir.
- Harikasın evlat, bu yaklaşımın gerçekten güzel.
- Teşekkür ederim ama daha sözlerim bitmedi. Çikolataların içeriğine, cinsine ve kalitesine göre bir çok çeşidi vardır. Genelde bütün çikolatalar esmerdir aynı dünyada esmer ve kumral kadınların daha fazla olması gibi ki bu zaten genetik baskınlıkla alakalı bir durum. Ama sevenler için beyaz ve bitter çikolatalar da vardır. Bitter çikolata kalitesiz olursa sadece acı bir tat verir, beyaz çikolata kalitesiz olursa da çabucak erir bozulur. Bu sebepten de kadının kalitelisi önemlidir. Kaliteli kadın demek, kendini yetiştirmiş kültürlü kadın demektir. Bir de fındıklı, antep fıstıklı ve bademli gibi çikolatalar da var. Ama bunlar da pahalıdır, yani gene kalitesize yönelirsen hem ağzının tadı kaçar hem de paran boşa gider.
- Bir kutu çikolatadan yola çıkarak kadınları çözüyor olduğuna inanamıyorum!
- Hayır, kadınları çözmüyorum zaten çözemem. Sadece durumu örnekleyerek daha anlaşılır bir hale getirmeye çalışıyorum ki sözlerim daha bitmedi. Bu kadar çeşit çikolata ya da kadın varken ki örneğimde ikisini de aynı kabul ediyoruz. Doğru çikolatayı bulmak çok önemlidir! Beyaz çikolata sevdiğin halde bitter yersen midem bulanır, yüzün ekşir. Sonra beyaz çikolaya bulduğunda ise kalitesiz bulduysan, o beyaz çikolata da sana keyif vermez ve gene miden bulanır. Belki çok paran var ve zenginsin, bunu göstermek adına antep fıstıklı çikolata yemek aptallık olur hele antep fıstıklı çikolata sevmezken. Bunun tam tersi de olabilir, paran yoktur ama fındıklı çikolata yemek istiyorsun. Kalitesiz fındıklı çikolata aldığında çürük fındıklarla karşılaşabilirsin. Bu çikolatanın içindeki bademler filan da kadının maziyetlerini simgeler. Yani kadınlar sadece bedenleriyle birer çikolata değil, içindekilerle de kendini geliştiren ve daha da mükemmelleşen tatlı varlıklardır.
- Peki Talha'cım, kadınları çikolataya benzeterek kadınları metalaştırman ve onları sadece keyif verici maddelere benzetmen hoş karşılanmayabilir. Bir de fındıklı fıstıklı kadınlardan yani çikolatalardan bahsettin, bunların pahalı olduğunu iddia ettin. Yani kadınlar erkeklerle paraları için mi beraber ya da bu soruyu daha da zorlaştırayım, kadınlar parayla sahip olunacak basit varlıklar mı?
- Hocam, bu sorular sizin kendi yaklaşımınız ve yargınız. Bahsettiğiniz olası tepkilerde haklı olabilirsiniz ama söylediklerimin geneline bakıldığında ben kadını basite indirgemiyorum. Aksine kadının kompleks yapısını kabul edip, asıl basit olan bizlerin beynimizin anlayacağı şekle sokmaya çalışıyorum. Yoksa kadınların parayla tavlanabilecek keyif verici varlıklar olduklarını iddia etmiyorum. Aksine ambalaj örneğimde onları tanımak ve anlamak gerektiğini söyledim. Cinslere ayırmamı de genlerle, kaliteleyi de kültüre dayandırdım. İçindekiler kısmına gelirsek, bu da kadının meziyetleriyle alakalıdır. Hem kadınları tatlı bir çikolataya benzetmek, onların tatlı olduklarını kabul etmemden geliyor. Sanırım en çok şu para mevzusu yanlış anlaşılmaya müsait, hemen onu açıklayayım. Kadınlar birbirinden farklıdır, bazılarının istek ve arzuları parayla bağlantılı olabilir. Bu yüzden çürük fındık örneğine dönelim, pahalı mücevherler isteyen kadına sahte kolye aldığımızda neler olur tahmin edin. Sonuç itibariyle ne kadın ne de erkek bu durumdan mutlu olur.
- Bu zor sorumdan bir şekilde sıyrıldın, tebrikler ama kadınların çikolataya benzediğini kabul etmek bize ne kazandıracak?
- Hocam, siz bana "Kadınlar tatlı ve güzel olabilirler ama aslında hepsi kocaman birer problem!" demiştiniz, ben de size bunun hem doğru hem de yanlış olduğunu gösterdim. Kadınlar tatlılar aynı bir çikolata gibi ve bu doğru olan kısım ama onlar problem değiller, bu da yanlış olan kısım. Kadınları çikolata olarak kabul edersek ve tüm söylediklerimi uygun hareket edersek, çikolatadan keyif almak ve bir kadınla da mutlu olmanın yolunu bulmuş oluruz. En başta dedim ki çikolatayı ambalajıyla yiyemeyiz, onu tanımamız ve anlamaya çalışmamız lazım. Kadınlar anlaşılmayı ister, burada sıkıntı yok. 10-15 çikolata yersek karnımız ağrır demiştim, kadınlar beraber olduğu erkeğin kendisinden önce ya da kendisiyle birlikteyken diğer kadınlarla beraber olmalarını istemezler. Zaten nasıl 10-15 çikolata karın ağrısını yapıyorsa, 10-15 kadın da çok feci bir baş ağrısı yapar. Neyse, bu adımda da sıkıntı yok. Kalite, cins ve içerik kısmına da gelelim. Ağız tadımıza önem veren biriysek, kaliteli çikolata hakkımızdır ama sadece tatlı olsun diye yiyorsak kalite pek önemli değildir. Bazı erkekler vardır ki hani "nefes alsın yeter" diyen tipler, işte bunlara kültürlü ve iyi olan kız zaten yaramaz. Bir de romantik aşk adamları vardır ki onlara da kaliteli iyi kızlar yaraşır. Bu adımı da sıkıntısız atlattığımızı düşünüyorum. Cinse gelirsek yani bitter, beyaz, normal çikolata olayına derim ki renkler ve zevkler tartışılmaz. Bu zaten kişisel bir beğeni meselesidir, bu konu da sıkıntısız aşıldı. Geriye parayla bağlantılı olan fındık fıstık meselesi kaldı. Nasıl kendi kalitemize göre kaliteli çikolata istiyorsak, kendi bütçemize göre de çikolata almamız gerekir. Bir şarkıdan "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder