Artık sadece diller değil, gözler de yalan söylüyor. Hepimizin özleri kirlenmiş!
Geçen youtube üzerinden sesli masal dinleyerek uyurken aklıma takıldı, neden herkes iyi bir yalancı olmuş? Sanıyorum ki insanlar tatlı yalanları, acı gerçeklere tercih ediyorlar. Yalanı sevenler de zamanla yalancı oluyor. Bir başka açıdan bakınca insanlar kendini maskeli baloda sanıyorlar, herkeste kostümler ve maskeler. Gayet eğlenceli gözüküyor ama elbet balo bitecek ve maskeler düşecek. O zaman işte açık büfeyi sömüren aç Batman kostümlünün, milyonlar kazanan patronun olduğunu göreceksin. O loş köşede samimi dans eden Medusa ve Robocop kostümlünün, karın ve iş arkadaşın olduğunu göreceksin. Herkes kötü, bir tek sen mi iyisin? Herkes de fazla içkiden dolayı halıya kusan İronman kostümlünün sen olduğunu görecek. İşte, böyle yalancılık ve iğrençlik dolu bir balo yerine güzel bir piknik düzenleseydik keşke...
Geçen uyumadan önce gene şu bir haftalık tatilimi düşündüm, gerçekten güzel eğlenmiştim. Hem ben bunu hak etmiştim ki! Mızıldanmadım ve sızlanmadım, gerçekçi oldum, yaşadığım sorunları tarttım ve kafaya takılmaması gerekecek kadar önemsiz olduğunu fark ettim. Bütçemi, kendimi ve psikolojimi hazırladım; gerisini zaten biliyorsunuz. Tatilde maskeler yoktu, herkes doğal ve içtendi. Kaldırımda zıplayarak şarkı söyleme özgürlüğü tattım ve o tadı asla unutamam. Bir de şu benim 2 yıl önce yayınladığım kitap olayım tekrar gündeme geldi, oradaki insanlara imzalayarak armağan ettim. Yıldızımın tekrar parlaması hoşuma gitmişti ama gene hayallere kapılarak, yüksek uçurumlardan itilme hissi beni ürküttü. Gene de korkmanın ve kaçmanın bana yakışmayacağını düşündüm, uykuyu boşverip hayattaki pisliklerden olan "yalan"ı düşünmeye başladım. Olaya başlangıç noktası olarak da o ilk göz ağrın kitabımı seçtim.
Size bir başarısızlık öyküm olan kitabımı anlatmayacağım. Zaten kitabım başarısız değil, yazdıklarımın arkasında her zaman durur ve onların kıymetli olduğunu her zaman savunurum ama kitap formuna girip o basım aşaması tamamen bir yıkım oldu. Felsefe.NET'te felsefe üzerine tartışmalar yaparken, eski blog sitem Umumi Kalem'de günlük yaşama dair yazılar yazarken, sözlüklerde de boş şeylerle eğlenirken, kara kaplı ajandama kıymetli yazılar yazıyordu. Bu tüm yazdıklarımdan daha üstün ve değerliydi ki kitap olmayı hak ediyordu, sanki en başından beri o amaçla yazıyordum. Emek verdiğim yazılarımın, emek verecek kişilerce basılmasını isterdim ki olmadı. Bir yakınım ben onu bastırırım dedi ve düğün davetiyesi siparişi vermiş gibi önüme koliler içinde kitaplar geldi. Hani satış? Onu da yapacaktım ki liseden mezun olmama 2 hafta kala basıldığı için büyük bir kitleye erişemedim. Anlaştığım kitapçılar, kitaplarımı kenara attılar ve şehir dışından arayanlara göndermediler. O zamanlar ki sözlükler sevilen enerji dolu bir gençtim ki hala enerji dolu bir gencim ama liseli ateşi farklı oluyor. Benim para kazanma tutkum olmadı, kitaplarım okunsun istedim ki tahminen 200'den fazla kitap bir şekilde elimden çıktı. Ya sonrası?
Kitabın son sayfasında tüm iletişim bilgilerim olmasına rağmen bir tane mail bile gelmedi. Kimse son sayfaya kadar gelemedi mi? Yüz yüze görüştüklerim ise kitabın sadece güzel olduğunu söylemekle yetindiler. Hem imzalı olsun hem de bedava olsun diye başıma üşüşürken, kitabın okunacağına inanmıştım ki hepsi yalanmış. Bu arada Ayvalık tatilinde kitap hediye ettiklerim bu yazıya dahil değil, bir yanlış anlaşılma olmasın. Kitap 2 yıl önce basıldı, 2 yıl önce dağıttıklarımın hesabını soruyorum ben! Demek yalnızlık da böyle bir şey, o kadar boşum ki 2 yıl önceki davalara bakıyorum. Bu dünyada herkes yalancı işte. Fen lisesi kazanınca hayatımın kurtulacağını iddia eden öğretmenlerim de yalancı, lisede "Talha sen bu okulun unutulmazlarındansın!" diyen kişiler de yalancı, "Ne olursa olsun, beni asla bırakma!" deyip hayatının erkeği olduğumu iddia edip sonra da yol veren kız da yalancıymış. Mezun olduktan sonra önemli kademelerde tanıdıkları olduğunu iddia edip beni bir şekilde işe sokacaklarına söz veren amcalar da yalancı hatta şimdiden söylüyorum işte. Bunlar bir de büyük yalanlar hani bir de gün içinde çerez niyetine yediğimiz yalanlar var. "Kanka, para var mı?" diye sorarsın, "Ben de bankaya para yatsın diye bekliyorum ki." cevabını alırsın. Sevgilinin elini tutarsın, şehir dışına gezmeye götürürsün, sana aşık olduğunu söyler hatta bunu o güzel gözleriyle onaylar ama şıracının şahidi bozacıdır. Hayatı yalan olan insanın ne sözüne ne de gözüne güveneceksin arkadaş!
"Dünya pis, insanlar kötü!" sloganıyla karanlığa savaş açtığımı sanırdım ki ben de karardım, kirlendim ve bunun aksini iddia etmek de şerefsizlik olur. Küçükken söylediğim bir yalanı hatırlıyorum ki o ne ilk yalanımdı ne de son yalanım oldu. Aile dostumuz Tolga Abi ve eşi bize misafirliğe gelmişlerdi. Ben de ilerleyen zaman içinde tuvalete gittim ve sonra oturma odasına geri geldim. Tolga Abi, ellerimi yıkayıp yıkamadığımı sordu ki o zamanlar 8 yaşındayım ki çoğu erkek çocuğu kaba tabirle çişini yaptıktan sonra elini yıkamaz. Neyse ki artık yıkıyorum ama üniversitede hala ellerini yıkamadan tuvaletten çıkan tipler var. Sonra "Vay efendim, Talha tokalaşmayı sevmiyor!" diyorlar. Neyse konumuza dönelim, çocuk olduğum için hemen kendimi o durumdan kurtarmalıydım. "Yıkadım ki ellerimi." dedim, "Ama o zaman neden ellerin ıslak değil Talha'cım?" dedi. Yalan yalanı doğurmaya başlıyordu, "Ellerimi iyice kuruladım." dedim, "Anladım da neden sabun kokmuyor ellerin?" dedi. Talha gene pes etmedi ve "Annem marketten kokusuz sabun alıyor ki!" diye son kozlarını oynadı. Tolga Abi yeni bir atağa geçecekken annem "Talha bu kot pantolonun düğmesini zor ilikliyor, o yüzden babasına ilikletmek için ellerini yıkamayı unutarak hemen gelmiş." diyerek kurtardı. Evet, yalan söyleyerek beni yalan bataklığından kurtardı. Yalanım yalanları doğurdu, yalanımı başkasının yalanı kurtardı. Sanki o gün orada olanlar, tüm yaşananların yalan olduğunu anlamamışlar mıdır? Küçük Talha onları kandırdığını sansın, aynı bugün büyük Talha'yı kandırdığını sananlar gibi.
Ey pinokyolar! Çocuklar gibi yalan söylüyorsunuz ki hemen belli oluyor yalanlarınız ama ben de çocuklar gibi sizi gammazlamıyorum. Siz nasıl yalancıysanız ben de size inandığımı söyleyerek yalan söylüyorum. Bana "Seni unutmayacağız Talha!" diyen çığıran arkadaş, onun bana kesin bir işin düşmüştü. Yoksa 2 yıl içinde bana ulaşırdın, tabi 5 yıl sonra arayıp "Seni unutmadım ehehe" diyeceksen bilemem. Çünkü 4 yıl o lisede okuduysam ben, insanların ne mal olduğunu çözdüm. Parklarda içip, bankamatiklerde yatarken ben bir sarhoş değil, çalışmaları üzerine düşünen bir fikir insanıydım. Benimle hayatını birleştireceğini iddia edip kitaplığımın bir rafını romantik dekorlarla süsleten ve bir kutuda bir sürü kaleminden çıkmış mektup bulunduran zalim kız, beni bırakacağını aylar öncesinden biliyordum. Ben eğer psikolojiyle bu kadar ilgiliysem Freud'un "Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz." sözünü bilmiyor muydum? Hele sana yolladığım şarkıları dinlemediğin halde dinlediğini iddia etmelerin çok komikti. Bunu defalarca yaptığın için artık yalanını önceden hissediyordum. Bir de sana attığım mesajları görmezden gelmelerin sonra çocukça senaryo uydurmaların beni bitiriyordu. Yani yazılar yazıyorsam, edebiyattan azcık anlıyorsam "Seven kör, sevilen nankör olurmuş." sözünü hiç duymadım mı sanıyorsun? Daha yazılacak çok şey çıkar da ben eski defterleri açmayı sevmem hele senin gibi dozunu kaçırıp lise yıllarına kadar gitmem. Neyse, medeni insanlarsak medeni insanlar gibi ayrılırız sandım çünkü acısıyla tatlısıyla 2 yıllık bir geçmiş vardı ortada ve "Bitti diye üzülme, yaşandı diye sevin." sözünü hatırladım Gabriel Marquez adlı yazarın. Sonra da tatile çıktım, kimsesin gazına gelip pislik yapmadım ya da gururuma yenik düşüp küfürlü mesajlar atmadım. Şimdi bu satırları yazıyor olabilirim ama olayın üzerinden 2 ay geçti yani kişisel bir intikam söz konusu olamaz. Hem konu eski aşk değil, tüm dünya üzerindeki yalancılar! Sırada sen varsın bana iş vaad eden yalancı amca, bana boş hayaller sunma. Senin de bana "Fen lisesine git, hayatın kurtulsun." diyenlerden farkın yok. Şu an arkadaşlarımın yarısı mühendis, diğer yarısı doktor adayı ve onlarda kendi içinde Hacettepe'de ya da Cerrahpaşa'da okuyanlar ve OTDÜ'de ya da İTÜ'de okuyanlar diye ikiye ayrılmakta. Yani halim ortada, Düzce'de okuyorum ve hayatım kurtulmuş gibi mi duruyorum? Şimdi lise arkadaşlarıma nazaran benim halim bu ve bunun için beni suçlayabilirsiniz ama ben hayallerimin peşinden koştum. Öğretmenlerin, amcaların, kızların sundukları hayalleri değil kendi hayalimin peşinden koştum. Kendim düşersem kendim kalkarım, bana dokunanı yakarım! Böyle bir hayat felsefesiyle beni yıkmaz, enkaza çevirmek kolay olmayacaktır.
Benim de çok yalanım oldu. Evet Tolga Abi, ellerimi yıkamamıştım işte! Lisedeki falanca dersin hocası, hani okulun arka bahçesinde beni gördüğünde içtiğin sigarayı hemen arkana saklamıştın ya, ben onu gördüm ama görmemiş gibi yaptım. Çünkü ben de o sırada içtiğim bira kutusunu arkama saklamakla meşguldüm, sanırım sen de onu görmüşündür ama görmemezlikten gelmişindir. Canım annem, mezuniyet töreninde de alkollüydüm ama gene de hiç kokmuyormuşum gibi ve alkollü olduğumu hiç anlamamış davranman da güzeldi. Ne kadar cübbemin yakasına Tuborg Gold kapağından rozet yapsam da kimse onun bana bir şey demedi. Ben de herkese alkolsüz olduğumu ve halimin her zamanki gibi olduğunu söyledim. Sıkıntı yok, o kadar iğrenç bir dünyadayız ki benim yalanlarım mide bile bulandırmıyor. Sadece dizi izlemekten nefret ettiğimi iddia edip "Death Note" ve "Hellsing" animelerini kısa sürede bitirmiş olmam büyük yalana girebilir. İşte, benim büyük yalanlarım en fazla böyle olur yoksa insanlara sözler verip onları yarı yolda bırakmak benim tarzım değil. Buradan gene eski kız arkadaşıma gönderme yaptığımı sanıyorsunuz değil mi? Hayır ya, onunla uğraşacak halim yok zaten değmez de. Benim lafım yazıya başlangıç olan kitabıma, o kitabın basımını batıran yakınımıza! Bana imza günü bile düzenleyeceğine söz vermişti ama o da yalan çıktı. Ben gene de mutluymuşum gibi yaptım, o da yalandı! Siz yalancılar yüzünden ben de yalan söylemek zorunda kalıyorum. Bu gerçekten bir zorunluluk, sizler dünyayı maskeli baloya çevirdiniz ve maskesizleri hayata almıyorsunuz. Sizler kadar süslü maskelerim olmasa da ben de küçük yalanlarımdan kendime maske yapıyorum ki aranızda nefes alabileyim. Yoksa en başta dediğim gibi hep beraber piknik yapsak olmaz mı?
Uzun bir yazının da sonuna geldik, buraya kadar okuyanlara benden birer çeyrek altın verilecek. Evet, bu da yalandı ama olsun ve yalan olsun. 21 yaşındayım ve yalan söylediği için başı tek belaya giren kişi Yalancı Çoban'dır ki o da masal. Gerçek hayatta yalancılar ayakta kalıyor, bakın etrafınıza Cumhurbaşkanı olanlar bile var. Ben gibi yalandan kaçanlarsa yalanın hedefi oluyor, yalancıların oyuncağı oluyor. Gene de yalancıların mumu yatsıya kadar yandığı için bizler de elbet bir süre sonra huzura kavuşuyoruz. Lütfen yalandan kaçalım, yalancılık yapmayalım.
Sevgi Yalanları (Pamela Spence)
tüm sevgi yalanları eğer gerçek ise
doğru zaman, doğru insan demek eğer aşk ise
varolmak için yıllarca yarattığımız kendimiz
bilmediğimiz insanları öldürdüğümüz sevgimiz!
tüm sorunlarım, geçmiş aşklarım
saçmalık dolu yirmili yaşlarım
aşkı bulduğum, mutlu olduğum
hastalık dolu ellili yaşlarım
aşığım hep diye, diye yok ettiğim yaşamlar
yok edilen, yok etmeye hazır tüm küçük insanlar
"beni böyle kabul edin dostlar" diye hep saklandığım
çok karışık göstermek istediğim küçük varlığım!
tüm sorunlarım, geçmiş aşklarım
saçmalık dolu yirmili yaşlarım
aşkı bulduğum, mutlu olduğum
hastalık dolu ellili yaşlarım
doğru zaman, doğru insan demek eğer aşk ise
varolmak için yıllarca yarattığımız kendimiz
bilmediğimiz insanları öldürdüğümüz sevgimiz!
tüm sorunlarım, geçmiş aşklarım
saçmalık dolu yirmili yaşlarım
aşkı bulduğum, mutlu olduğum
hastalık dolu ellili yaşlarım
aşığım hep diye, diye yok ettiğim yaşamlar
yok edilen, yok etmeye hazır tüm küçük insanlar
"beni böyle kabul edin dostlar" diye hep saklandığım
çok karışık göstermek istediğim küçük varlığım!
tüm sorunlarım, geçmiş aşklarım
saçmalık dolu yirmili yaşlarım
aşkı bulduğum, mutlu olduğum
hastalık dolu ellili yaşlarım
yalanlar. yalanın insanın kendisinden farklı oldupğu büyük bir yalan.
YanıtlaSilhayallerimiz peşinden koştuğumuzu söylüyoruz. hayalllerimizin bizim hayallerimiz olduğu büyük bir yalan. hayaller yaşadığımız çevre içinde bulunduğumuz aile ile ilgilidir. asker kökenli bir aileden gelen çocuk asker olmak ister savaşlardan nefret eden anti militarist bir ailede büyürse Aynı çocuk belki bir anarşist bile olur kısacası son yapacağı şey askerlik olur. böyledir hayaller çevremizden etkilenmelerle ürettiğimiz saf büyükyalanlardır. saf saflı nedir kendimizi mi kandırıypruz. yaşadığım hayatın zerresiinnin gerçekte olan kişiliğimle ilgisi olmadığını düşünüyorum iyi de uzun süre insanlar yalanla yaşadıklarında artık yalanları gerçek olmaz mı . v for vendetta da duymuştum " uzun bir süre maske takarsan maskenin altındakini tamamen unutursun" gibi birşeydi . yalanlara sığındım uzun zamandır şimdiki halim tammen yalan mı yalnalar ben mi yim yoksa yalanlar var olan gerçeklik mi ben miyim. büyük çıkmazdayım anlatmamamç anlatabileceğim tek şey hayatım tamamen bbüyük bit gizem hergizemim bir yalan peki gerçekteki ben nerede ?
http://hususikalem.blogspot.com.tr/2014/08/asla-pes-etme.html buradaki yazılarıma yaptığınız son yoruma da cevap yazdım, şimdi bu yazıya gelirsek yani bu yazıya yaptığınız yoruma gelelim. Genel olarak, her şeyi sorgulama ve her şeyi reddetme imajı canlandırdınız gözümde. Aklıma gelen ilk şey, kum paradoksu oldu ki http://www.matematikciler.org/beyin-firtinasi/paradokslar/288-euplides-kum-yigini-paradoksu.html bu linkten okuyabilirsiniz. Bizim yani "ben neyim?" sorusuna net cevap vermemiz zorunluluk değildir, keskin sınırlar kesmemize gerek yok. Benim elim kesilde gene ben benim, bacaklarım kesilse gene ben benim ve ben öldüğümde de insanlar beni hatırlayacak ki bu bedensel durum. Yıllar önce Fenerbahçe'yi tutarken de ben bendim, artık takım tutmuyorum ve gene ben benim. Benim o zamanlar Fenerbahçe'yi tutmam tabi çevresel etkenlerden oluşuyor ama ben onu özümsediğimde, işte o zaman ben olurum. Ben hiçbir zaman içtiğim süte "Ama bu aslında ot, inek yediği için böyle oldu ya!" diye sitem etmedim. Tabi konuyu buraya nasıl çektik bilmiyorum ama yazının genelinde anlatılmak istenen; gerçekliğin ötesindeki salt yalan değil, günlük hayatta insanların birbirine karşı kullandığı pis yalanlardı. Kalplerimiz kirlendiği için hepimiz kocaman birer yalancıyız, bu da sizin dediğiniz gibi hepimizi bir yalan yapabilir. Yalanlardan olmuş bir dünya, kulağa hoş geliyor...
Sil