Bu bir blog yazısı değil, kişisel bir tatil günlüğüdür. Hususi Kalem ile değil, Talha CAN ile bağlantılıdır.
Sabah uyandım ve her zamanki gibi kahvaltıyla başladım güne. Sonra biliyordum ki Ayvalık'taki son serbest günümdü çünkü yarın tekneyle coşacak ve gece de Sakarya'ya dönecektim. Zaten Çamlık tarafında kalıyordum, Ayvalık merkezi de bayağı gezmiştim, tekne turu da yapmış kapalı plajda da yüzmüştüm, dün de Cunda'daydım ama bir şey eksikti. Hala Sarımsaklı'ya gitmemiştim! Aslında tek gitmeye çekiniyordum, plajda eşyalarıma tek başıma sahip çıkamamaktan korkuyordum. Aklıma tekne turunda tanıştığımız Hanife geldi, o Sarımsaklı'da kalıyordu. Zaten teknedeyken numarasını almıştım, hemen whatsapp üzerinden bir mesaj yolladım: Günaydın, nasılsın ve bugün napıyorsun?"
İşte sonra Sarımsaklı yolu açıldı bana. Arkadaşım Hanife o gün zaten yüzmeye gidecekmiş, beni de misafir etmesini istedim aslında ikimizde Ayvalık'ta misafiriz ama Sarımsaklı onun hakim olduğu yerlerdi. Neyse, hazırlandım filan çantamı sırtlandım otobüse bindim ve sahilde indim ama 7 km sahil yani nerede buluşacaktık? Gene whatsapp üzerinden anlaştık ve bir cafe belirledik, saat öğlene gelmişti ki ben acıkmaya başladım lakin Hanife yiyip gelmiş. Hem azcık vakit geçsin hem de açlığım dinsin diye bir tost söyledim kendime ve hem yedim hem de muhabbet filan derken vakit geçti, tost da bitti. Plaja geçtik ama her yer cıvıl cıvıldı, Sarımsaklı farkını direkt insana hissettiriyordu. Arkadaşım direkt bikinisiyle gelmişti ama benim üstümü değiştirmem gerekiyordu, o bize yer bakarken ben de soyunma kabinlerine gittim. Şortumu giydikten sonra hazırdım, hemen plajdaki yerimize gittim ki şezlong ya da şemsiye kiralamadık çünkü o güzel kumlar yeterdi. Havlumu sarıp yattım ama yataktan daha rahattı kumların üstündeki havlu. Biraz kremlenme, biraz da güneşlendikten sonra denize girdik. Suya dalarak kendimi denize alıştırdım sonra favorim olduğu için sırtüstü yüzdüm uzunca bir süre, sonra normal yüzerek enerjimi boşalttım. Hal böyle olunca bir şeyler içme ihtiyacı hissettim ki Hanife de soğuk şeyler içerek serinlemeyi teklif etti. Plajdaki cafelerden birine gidip bir şeyler içtik ve sonra gene denize girdik ki bu sefer bir şey oldu. O tertemiz suda bir çöp gördüm hem de teneke kola kutusu bir de parçalanmış yani birinin ayağını kesebirdi! Çok kızdım ve dipe inerek o iğrenç çöpü alarak sahile çıkardım, sonra gene yüzmeye ve eğlenmeye son hız devam ettim. Güneşi kaçırmadan son bir kez daha güneşlenmeyi teklif etti Hanife, cidden plajdayken güneşlenelim zaten yarın tekne turunda yeterince yüzecektik. Havlumun üstüne yüzüstü yatarak kendimi bıraktım, öylesine rahatlamış ve gevşemiştim ki tarif bile edemiyorum. Neyse, akşam olmaya başlayacaktı ve ben duş alıp üstümü değiştirmem gerekiyordu. Gittim soğuk suyun altında açıldım tekrardan ve üstümü değiştirdikten sonra Hanife ile Dürümcü Serko'ya gidip dürümleri yuttuk bir de üstüne birer bardak çay içtik. Ben daha Cunda'ya uğrayacağım için Hanife ile ayrıldık tabi beni durağa kadar götürüp, otobüse bindirip yolcu etti.
Pansiyonuma yakın bir yerde indim ve plaj eşyalarımı bıraktım, güzel bir duş aldıktan sonra hemen dolmuşa atlayarak ve merkezi es geçerek Cunda'ya ulaştım. Hemen Muin Abiye söz verdiğim hediyeyi götürmeye gittim ki kendi yazdığım kitabı hediye edecektim hem de imzalı bir şekilde. Beni gördüğüne sevindi ve birer çay söyledi, sohbet etmeye başladık. Zaten gündüzleri çılgınlar gibi eğleniyordum bari akşamları uslu duralım. Kitabı verdiğim de ayrıca sevindi, kendisi öğretmen olduğu için tabi böyle şeylerden ayrıca mutlu oluyordu. Aklıma geldi, herkese hediye almış ve hala kendime hiçbir şey almamıştım. Tatil fotoğraflarımdan birini koymak için güzel bir çerçeve bir de hatıra olsun diye kendime doğal taş kolyelerden almak istedim. Aslında 3 yıl önce geldiğimizde almıştım ama benim için değerli olan biri loto oynamadan önce boynumdaki kolyeyi totem olarak belirlemiş ve benden onu vermemi istedi, kıramadım ve verdim. Neyse, bir çerçeve ve kolye alsaydım gerçekten şu alışveriş olayı kapanacaktı. Bir de baktım Muin Hocamın dükkanında güzel çerçeveler var, bana başka yerlere bakmamı söylese de dün bakmıştım ki tüm çerçeveler aynıydı işte. Çerçeveyi aldım ki hazır Muin Hocamlayız, gene isim yazmasını rica ettim ürüne ki ustalıkla üstüne "Feylesof TeCe" yazdı çerçevenin. Vedalaştık çünkü yarın Sakarya'ya dönecektim ana şimdi ne yapacağımı sordu. İşte, kendime kolye alacak ve yemek yiyip adadan ayrılacaktım. Muin Abi köşedeki taşçıya gitmemi söyledi hatta sonra o da bana eşlik ederek beni oraya götürdü. Yani ucuz bir kolye alacaktım ve bir sürü taşçı vardı ama gene geçenki tost meselesi gibi, selamla gidip selam almak daha insalcıl bir şey işte. Gerçekten de ucuz bir turkuaz taş kolye alacak olmama rağmen hatta yoğun bir müşteri topluluğu olmasına rağmen, çalışan abla benimle çok ilgilendi hatta kolyeyi kendim takamayınca kendisini gelip takması çok hoştu. Artık gerçekten alışveriş defteri kapandı diye düşünüyordum ve aç karnımı doyurmalıydım! Çarşıdan çıkıp gene İkiz Kardeşler Lokantasına gidecektim ki çarşının sonuna doğru şapka satan bir yer gördüm. Yarın tekne turu da vardı hem de eve götürmeye bir hatıra olurdu, kendime en güzelinden bir kaptan şapkası aldım. Sonra rahatlıkla lokantaya gittim, tabi ikinciye gittim diye arkadaşlarım beni tanıdılar. Son gecem diye önceki geceye göre daha zengin tuttum masamı, yemekten sonra da hesabı ödedim ama mekandan ayrılmak nasip olmadı. Cidden önce ayaküstü sonra oturarak muhabbet ettik yani hesabı ödemiştim ki, ardından yaşanan tüm ilişkiler ticari değil insani olaylardı. Öyle iyi insanlarla muhabbet ettikten sonra çantamda taşıdığım kitaplardan çıkararak gene imzalayarak dostlarıma hediye ettim. Kim bilir belki sizlerle de karşılaşırız ve yanımda kitaplarımdan varsa, siz de benden imzalı kitap kazanırsınız. Aslında bir destek bulsam da ikinci kitap için hazırlansam, neyse ya sonra dolmuşa atlayarak pansiyonuma geri döndüm ki dolmuşta şahane bir olay yaşadım. Onu da blog içerisinde Tatlı Sakal diye bir başlık altında yazmış olacağım ki hemen okuyun :)
Benim Farkım (Pamela Spence)
Bu aşk burada biter güzelim
Canım çekse de bitirelim
Biraz farklıyım gelen geçenden
Bi günde koptum bak içimden
Evet, tarzım çok cool
Bak herkes köle kul
İçim fokur fokur
Çok zor beğenirim
Prensip değilim prensi görelim
Çabucak sıkılır
Tepene yıkılır gevrek kalbim
Güzelim gerçekten bu sebep
Herkesten farklı harbim
Giden gider hiç umrum da değil
Benim farkım bu önümde eğil
Usul usul parmak ucunda çık
Usul böyle git bak kapı açık
İşte sonra Sarımsaklı yolu açıldı bana. Arkadaşım Hanife o gün zaten yüzmeye gidecekmiş, beni de misafir etmesini istedim aslında ikimizde Ayvalık'ta misafiriz ama Sarımsaklı onun hakim olduğu yerlerdi. Neyse, hazırlandım filan çantamı sırtlandım otobüse bindim ve sahilde indim ama 7 km sahil yani nerede buluşacaktık? Gene whatsapp üzerinden anlaştık ve bir cafe belirledik, saat öğlene gelmişti ki ben acıkmaya başladım lakin Hanife yiyip gelmiş. Hem azcık vakit geçsin hem de açlığım dinsin diye bir tost söyledim kendime ve hem yedim hem de muhabbet filan derken vakit geçti, tost da bitti. Plaja geçtik ama her yer cıvıl cıvıldı, Sarımsaklı farkını direkt insana hissettiriyordu. Arkadaşım direkt bikinisiyle gelmişti ama benim üstümü değiştirmem gerekiyordu, o bize yer bakarken ben de soyunma kabinlerine gittim. Şortumu giydikten sonra hazırdım, hemen plajdaki yerimize gittim ki şezlong ya da şemsiye kiralamadık çünkü o güzel kumlar yeterdi. Havlumu sarıp yattım ama yataktan daha rahattı kumların üstündeki havlu. Biraz kremlenme, biraz da güneşlendikten sonra denize girdik. Suya dalarak kendimi denize alıştırdım sonra favorim olduğu için sırtüstü yüzdüm uzunca bir süre, sonra normal yüzerek enerjimi boşalttım. Hal böyle olunca bir şeyler içme ihtiyacı hissettim ki Hanife de soğuk şeyler içerek serinlemeyi teklif etti. Plajdaki cafelerden birine gidip bir şeyler içtik ve sonra gene denize girdik ki bu sefer bir şey oldu. O tertemiz suda bir çöp gördüm hem de teneke kola kutusu bir de parçalanmış yani birinin ayağını kesebirdi! Çok kızdım ve dipe inerek o iğrenç çöpü alarak sahile çıkardım, sonra gene yüzmeye ve eğlenmeye son hız devam ettim. Güneşi kaçırmadan son bir kez daha güneşlenmeyi teklif etti Hanife, cidden plajdayken güneşlenelim zaten yarın tekne turunda yeterince yüzecektik. Havlumun üstüne yüzüstü yatarak kendimi bıraktım, öylesine rahatlamış ve gevşemiştim ki tarif bile edemiyorum. Neyse, akşam olmaya başlayacaktı ve ben duş alıp üstümü değiştirmem gerekiyordu. Gittim soğuk suyun altında açıldım tekrardan ve üstümü değiştirdikten sonra Hanife ile Dürümcü Serko'ya gidip dürümleri yuttuk bir de üstüne birer bardak çay içtik. Ben daha Cunda'ya uğrayacağım için Hanife ile ayrıldık tabi beni durağa kadar götürüp, otobüse bindirip yolcu etti.
Pansiyonuma yakın bir yerde indim ve plaj eşyalarımı bıraktım, güzel bir duş aldıktan sonra hemen dolmuşa atlayarak ve merkezi es geçerek Cunda'ya ulaştım. Hemen Muin Abiye söz verdiğim hediyeyi götürmeye gittim ki kendi yazdığım kitabı hediye edecektim hem de imzalı bir şekilde. Beni gördüğüne sevindi ve birer çay söyledi, sohbet etmeye başladık. Zaten gündüzleri çılgınlar gibi eğleniyordum bari akşamları uslu duralım. Kitabı verdiğim de ayrıca sevindi, kendisi öğretmen olduğu için tabi böyle şeylerden ayrıca mutlu oluyordu. Aklıma geldi, herkese hediye almış ve hala kendime hiçbir şey almamıştım. Tatil fotoğraflarımdan birini koymak için güzel bir çerçeve bir de hatıra olsun diye kendime doğal taş kolyelerden almak istedim. Aslında 3 yıl önce geldiğimizde almıştım ama benim için değerli olan biri loto oynamadan önce boynumdaki kolyeyi totem olarak belirlemiş ve benden onu vermemi istedi, kıramadım ve verdim. Neyse, bir çerçeve ve kolye alsaydım gerçekten şu alışveriş olayı kapanacaktı. Bir de baktım Muin Hocamın dükkanında güzel çerçeveler var, bana başka yerlere bakmamı söylese de dün bakmıştım ki tüm çerçeveler aynıydı işte. Çerçeveyi aldım ki hazır Muin Hocamlayız, gene isim yazmasını rica ettim ürüne ki ustalıkla üstüne "Feylesof TeCe" yazdı çerçevenin. Vedalaştık çünkü yarın Sakarya'ya dönecektim ana şimdi ne yapacağımı sordu. İşte, kendime kolye alacak ve yemek yiyip adadan ayrılacaktım. Muin Abi köşedeki taşçıya gitmemi söyledi hatta sonra o da bana eşlik ederek beni oraya götürdü. Yani ucuz bir kolye alacaktım ve bir sürü taşçı vardı ama gene geçenki tost meselesi gibi, selamla gidip selam almak daha insalcıl bir şey işte. Gerçekten de ucuz bir turkuaz taş kolye alacak olmama rağmen hatta yoğun bir müşteri topluluğu olmasına rağmen, çalışan abla benimle çok ilgilendi hatta kolyeyi kendim takamayınca kendisini gelip takması çok hoştu. Artık gerçekten alışveriş defteri kapandı diye düşünüyordum ve aç karnımı doyurmalıydım! Çarşıdan çıkıp gene İkiz Kardeşler Lokantasına gidecektim ki çarşının sonuna doğru şapka satan bir yer gördüm. Yarın tekne turu da vardı hem de eve götürmeye bir hatıra olurdu, kendime en güzelinden bir kaptan şapkası aldım. Sonra rahatlıkla lokantaya gittim, tabi ikinciye gittim diye arkadaşlarım beni tanıdılar. Son gecem diye önceki geceye göre daha zengin tuttum masamı, yemekten sonra da hesabı ödedim ama mekandan ayrılmak nasip olmadı. Cidden önce ayaküstü sonra oturarak muhabbet ettik yani hesabı ödemiştim ki, ardından yaşanan tüm ilişkiler ticari değil insani olaylardı. Öyle iyi insanlarla muhabbet ettikten sonra çantamda taşıdığım kitaplardan çıkararak gene imzalayarak dostlarıma hediye ettim. Kim bilir belki sizlerle de karşılaşırız ve yanımda kitaplarımdan varsa, siz de benden imzalı kitap kazanırsınız. Aslında bir destek bulsam da ikinci kitap için hazırlansam, neyse ya sonra dolmuşa atlayarak pansiyonuma geri döndüm ki dolmuşta şahane bir olay yaşadım. Onu da blog içerisinde Tatlı Sakal diye bir başlık altında yazmış olacağım ki hemen okuyun :)
Benim Farkım (Pamela Spence)
Bu aşk burada biter güzelim
Canım çekse de bitirelim
Biraz farklıyım gelen geçenden
Bi günde koptum bak içimden
Evet, tarzım çok cool
Bak herkes köle kul
İçim fokur fokur
Çok zor beğenirim
Prensip değilim prensi görelim
Çabucak sıkılır
Tepene yıkılır gevrek kalbim
Güzelim gerçekten bu sebep
Herkesten farklı harbim
Giden gider hiç umrum da değil
Benim farkım bu önümde eğil
Usul usul parmak ucunda çık
Usul böyle git bak kapı açık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder