24 Eylül 2014 Çarşamba

DEFİNE

Yaşanmış anılar serisinden, anı-2

Yıl 2003 ya da 2004 olsa gerek, en az 10 yıl önce yaşanmış bir hatıramdır bu. Define diyerek aklınıza külçe altınlar getirdiysem özür dilerim ama konumuzun altınlarla alakası yok, aslında pek define de yok. İlkokul arkadaşım Koray ile yerden madeni para bulmuştuk ama küçük bir miktar, zaten o zamanlar çoğu para kağıttandı ve bozuk para dediklerimiz de hep değersizdi. Gene de o para bize kıymetli geldi, heralde çocuk olmamızla alakalı. İki arkadaş o parayla ne yapacağımıza karar vermeye çalıştık. Bayağı çok da düşündük, sanki gerçekten de define bulmuştuk. Oysa gerçekte elimizde ufak bir madeni para vardı.

İlk fikir benden çıktı ve o fikirde anlaştık. Aradan yıllar geçmiş ve hala ilk fikirler benden çıkar. Ama zaman içerisinde insanlar akıllanmış ki, benim fikirlerime artık kulak asmıyorlar. Neyse, bulduğum fikre gelelim. Parayı okulun bahçesinde bir yere gömecektik ve yerden tekrar para bulursak, yeni bulduğumuz paraları da hep aynı yere gömecektik. Sonunda ise büyük bir servetimiz(?) olacaktı. Sanki bir define bulmuş gibi olacak, paramızla dilediğimiz çikolatayı alacaktık. Hani artık ucuz gofretler değil, pahalı çikolatalar yemek istiyorduk.

İki arkadaş o kısacık tenefüste, okul bahçesinin belirlediğimiz bir köşesine hemencecik paramızı gömdük. O günden sonra kendimize yeni bir uğraş bulmuş olduk, yerlere bakarak yürüyor ve para arıyorduk. Para da buluyorduk, sonra hemen gömünün yanına gidip açıyor ve yeni bulduğumuz parayı eskilerin yanına gömüyorduk. İlerleyen zamanlar içerisinde paramız cidden arttı. Dediğim gibi o zamanlar 100.000 TL bile kağıt paraydı ki, bozuk paralar daha düşük değerdeydi. Sayısal olarak çok paramız vardı ama hala çikolata alacak kadar çok değildi. Zamanla sıkıldık, ufak paralar için yerleri izliyor sonra bulduklarımız için de çukur açıp kapıyorduk ama hala çikolata yiyebilmiş değildik. Bir gün gene kazı yaparken benim aklıma fikir geldi, kazı yapmak için artık parmaklarımızı ellerimizi yormayalım. Evet, çukurları küçücük ellerimizle açıyorduk ve yoruluyorduk, canımız da yanıyordu. Ben kazı yapmak için dibi kırılmış cam şişe kullanmayı önerdim. Arkadaşım Koray fikrime katılmadı, zaten katılmasına da gerek yoktu. Ben tek başıma şişeyi kullanarak çukurları rahatça açabiliyordum ama dedim ya benim fikirlerim... Neyse, arkadaşım kırık cam şişeyle oynanmayacağı konusunda beni uyardı ama ben dinler miyim? Tabi dinlemedim ve bir süre sonra o kırık şişe, elimde bir daha kırıldı. Sağ el başparmağıma bir cam parçası girdi. Cam kesiği işte, kan denilen o kırmızı sıvı parmağımı kendi rengine tamamen boyadı. Olay karşısında arkadaşım, tüm biriktirdiğimiz parayı panikle etrafa savurdu. Sonra da beraber sınıfa koştuk.

Sınıfta ecza dolabı vardı ama içindekileri kullanacak kapasitede bir insan yoktu. Hemen sınıftan bir kız geldi ve dolaptan pamuğu çıkarıp yarama bastırdı. Görünürde akan kanı durdurmuştu, sağ olsun ama yanlış yapmıştı. Sınıfa gene bizim kızlardan biri girdi ve kendisi kızılay kolundandı. İşte, uzman biri gelmişti ve önce hepimizi azarladı, sonra pamuğu parmağımdan çekti. Taze kan, o lifli pamuğa hemencecik de yapışmış ve o pamuğu çekme anında içim kıyıldı. Neyse, kızılaycı arkadaşımız parmağımı tentürdiyot ile temizledi. Devamında da parmağımı gazlı bezle sardı çünkü onlar yaraya yapışmıyormuş. Ellerine sağlık kızılaycı arkadaş!

Eve gidince annemden azar işittim, hemen kendisi sargıyı açıp baktıktan sonra tekrar sardı. Falan filan, anı bitti ama öyle kuru kuru bitirmek olmaz. Biraz anıyı yorumlayıp sağa sola çekelim. Öncelikle Talha her zamanda ve mekanda fikir üretebilir hatta çok güzel fikirler bulup insanlara çok faydası olmuştur ama seri ve hızlı fikir ürettiği için bazen hatalı fikirler çıkabiliyor. Bu sebepten her dediğim dikkate alınmamalı, lakin günümüzde hiçbir dediğim dikkate alınmıyor ama artık incinmiyorum. Bir de arkadaşları dinlemek lazımmış, beni o gün arkadaşım kırık şişeyle oynama diye uyarmıştı ama dinlemedim ve parmağım kanadı. Bugün de değişen bir şey yok, arkadaşlarımı dinlemedim ve yüreğim kanadı. Neyse, bu gönül işlerini de pas geçelim. Son olarak da bu anıdan öğrendiğimiz şey, sağlığınızı uzman kişilere teslim edin. Yoksa pamuğu yaranıza da basarlar g*tünüze de basarlar. Zaten bir gün imam basacak, ölümün kendisi dışında her şey ölecek!

Hala o kesik izi başparmağımın üstünde beyaz uzun bir çizgi olarak net bir şekilde duruyor. O benim tek kesik izim olmadı ama tek masum ve hikayesi temiz olan iz de odur. Yoksa yanlışlıkla(?) kestiğim kolumun bacağımın bileğimin göğsümün nasıl hikayeler olabilir ki? Dedim ya, yanlışlıkla olmuş işte. Bir gün de yanlışlıkla kafamı kessem ne güzel olurdu :)

Dur Gitme (Kurban)
Dur sakın gitme
Kal gözüm sende
Boşuna kaçma dönüşün yok
Kaçma bana gel ölelim seninle

Laşem kaldı ellere
Ruhumu ateşlere
Kefene sarıp atıver elinle
Dur sakın gitme
Kal gözüm sende
Boşuna kaçma dönüşün yok
Kaçma ne olur ölelim seninle
Laşem kaldı ellere
Ruhumu ateşlere
Kefene sarıp atıver elinle

2 yorum:

  1. Kardeşim bu an dün gibi aklımdadır. Çok duygulandım. Blog'unda yer vermene de ayrıca sevindim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben zaten bu olayı hiç unutmadım, senin de hiç unutmamadan mutlu oldum. Geçmişte böyle iyi tatlı anıların olması çok güzel. Kal sağlıcakla, iyi bak kendine kardeşim...

      Sil